FUAD KÖPRÜLÜ HAYATI ve EDEBÎ KİŞİLİĞİ

FUAD KÖPRÜLÜ
HAYATI ve EDEBÎ KİŞİLİĞİ

20. yüzyılda Türkiye’nin sosyal ilimler alanında yetiştirdiği en büyük ilim adamlarından biridir. 4 Aralık 1890 yılında doğmuştur. Soyu Köprülü Mehmed Paşa’ya dayanmaktadır. Beyoğlu 2. Ağır Ceza Mahkemesi başkâtipliğinden emekliye ayrıldıktan sonra bir süre İstanbul Belediye Meclisi üyeliğinde bulunmuştur.
Okumaya ve araştırmaya büyük ilgi duymuş biridir. İlk yazısı henüz 15 yaşındayken Musavver Terakki (1905)’de yayımlanmıştır. 
Henüz liseyi bitirdiği sıralarda Farsçayı oldukça iyi, Arapçayı da okuduğu kitapları anlayacak kadar öğrenmiştir. Ayrıca ileri seviyede Fransızca bilgisine sahiptir.
II. Meşrutiyet ile birlikte fikir hayatına adım atmıştır. 1908 Aralık ayında kurulan Türk Derneği ile 1911 Ağustosunda faaliyete geçen Türk Yurdu Cemiyeti üyeleri arasındadır.
Milli ve vatani şiirleri, edebiyat, sosyoloji ve tenkid yazıları, Mehâsin, Servet-i Fünun mecmualarıyla Tanin gazetesinde muntazaman yayımlanmaya başlamıştır. Ayrıca bu zamanlarda Fransızcadan pek çok tercüme de yapmıştır. Bular arasında Henri Becq’in Faris Kadını (İstanbul 1910) adını taşıyan 3 perdelik komedisi ile Gustave Le Bon’un,  Ruh-i Siyaset ve Müdafâa-i İçtimaiye (İstanbul 1911), yine aynı yazarın Ruh ül-Cemaât (İstanbul 1911) -birkaç forması Sadreddin Celâl ile müştereken- isimli eserlerini yayımlamıştır.
1910-1913 yılları arasında Mercan, Kabataş, Galatasaray ve İstanbul liselerinde Türkçe ve edebiyat hocalıklarında bulunmuştur.
Köprülü’nün ilk ilmi yazısı Türk Edebiyatı Tarihinde Usûl (Bilgi Mecmuası, 1913, I, s. 3-52) adlı makalesidir.
23 yaşında (1913) İstanbul Darülfûnun’u Türk Edebiyatı Tarihi müderrisliğine getirilmiştir. Yani profesör olarak göreve başlamıştır. Dönem itibariyle bu durumun ilim ve fikir çevrelerinde çalkantılara sebep olduğunu söylemem gerekir… 1914’te Türk Bilgi Derneği’nin sekreterliğini üstlenmiştir. 1915’te Millî Tetebbula Mecmuası’nın müdürlüğünü üzerine almış ve bu mecmuada yayımladığı Türk Edebiyatında Âşık Tarzının Menşe ve Tekemmülü Hakkında Bir Tecrübe (MT, I, 1915, s. 5-46) adını taşıyan makalesiyle edebiyatın çevresini genişletmiştir. O güne kadar dışarıda bırakılan halbuki Türk halkının büyük bir bölümüne âit olan duygu ve düşüncelerin de edebiyat araştırmalarının içine alınması gerçeğini ortaya koymuştur. Ayrıca Millî Tetebbular’da yayımlanan  Türk Edebiyatı’nın menşei (MT II, 1915, s. 5-78) adlı uzun araştırmasıyla Türk Edebiyatını oluşturan kavramın, iptidâi devirlerindeki yaşayış, düşünüş ve insanlarının derinliklerine nüfuz ederek, ileride yazmayı tasarladığı Türk edebiyatı tarihinin temeline yeni bir harç koymuş oluyordu.
Fuad Köprülü’ye milletlerarası alanda ün sağlayan büyük monografisi 1918’de yazılıp, 1919’da yayımlanan Türk Edebiyatı’nda İlk Mutasavvıflar adlı eseridir.
1920 ve 1921’de Türk Edebiyatı Tarihi adlı eserini oluşturmuş ve eski çağlardan başlayarak tüm Türk dünyasını içine alan çok geniş bir coğrafî çerçevede bir bütün olarak Türk Edebiyatı Tarihi’ni ele almıştır.
1922 yılında Anadolu’da İslâmiyet adlı eseriyle Türk din tarihinin kurucusu olma yolunu da tutmuştur.
1923 yılında Türk dünyasını bütünüyle ele alan Türkiye Tarihi adlı eseriyle Atatürk’ün büyük taktirini kazanmıştır.
İstanbul’da ilk milletlerarası Türkoloji kongresine Atatürk’ün isteğiyle memur olarak atanmıştır.(Dr. Orhan F. Köprülü, İlk Milletlerarası Türkoloji Kongresi Teşebbüsü, I. Milletlerarası Türkoloji Kongresi, İstanbul 15. 20. X-1973, I. Türk Tarihi, İstanbul 1979 I. 185-188) Ne yazık ki ülkemiz o zamanda böyle bir kongreyi kaldıracak zeminde değildi. Bu kongre gerçekleştirilmedi. Ancak cumhuriyetin 50. Yılında bu kongre geçekleştirilebildi.
1931’de Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri Hakkındaki Bâzı Mülâhazalar (Türk Hukuk ve İktisat Tarihi Mecmuası, I, 65-313) isimli monografisinde Osmanlı müesseselerinin iddia edilenin aksine Bizans’tan değil Anadolu Selçukluları gibi İslâm devletleri zincirinden alındığından bahsetmiştir.
1935’te Kars’tan milletvekili seçilerek meclise girmiştir.
Köprülü, edebiyatçı ve edebiyat tarihçisi kimliğinin yanında doğrudan doğruya tarihçi yetiştirmek, ayrıca ileride idare mekanizmasında yer alacak gençlere yeni bir görüş kazandırmak için sıkı bir çalışma içinde olmuştur. Ek olarak birkaç tarihi yapıtından da bahsetmek isterim: Vakıflar Dergisi, Belleten, Türkiyat Mecmuası, Revue International des études balkaniques…
İlme yaptığı katkılardan dolayı yabancı çevrelerde yakından tanınmıştır. 1973’de Atina Üniversitesi, 1939’da Sorbonne Üniversitesi tarafından fahrî doktorluk pâyesi verilmiştir.
1945 yılında Vatan gazetesinde yayımladığı bazı yazılarla tek partili siyasi hayata ağır hücumlarda bulunmuş, daha sonra kendisine Menderes de katılmıştır. Sonrasında “Dörtlü Takrir”de imzaları bulunan dört kişi 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’yi kurmuşlardır. Köprülü 1946 milletvekili seçimlerinde Demokrat Parti listesinden İstanbul milletvekili seçilmiştir.
Encyclopédie de l’Islam’ın üçdilde birden yapılan birinci baskısına La l,itterature Turque Othamanlı ve diğer 10 küçük madde ile tek Türk ilim adamı olarak katılan F. Köprülü, bu ansiklopedi, 1940’tan itibaren Dr. Adnan Adıvar’ın başkanlığında İslâm Ansiklopedisi adıyla tercüme, telif ve tadil suretiyle Türkçe olarak yayımlanmaya başlayınca bu işin içine girmiştir.
1950’de Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle ilmî çalışmalarına ara vermiştir ve Türkiye’nin NATO ‘ya girmesi için (Zira 1949’da Türkiye’nin müracaatı reddedilmişti.) var gücüyle çalışmıştır.
1958-1959 ders yılını Amerika’da Harvard Üniversitesi’nin Cambridge araştırma merkezinde çalışarak geçirmiştir.
28 Haziran 1966’da vefat etmiştir.
Fuad Köprülü ayrıntılara dikkat etmeksizin esası belirtmek gibi bir alışkanlığa sahiptir. Onun için önemli olan hakikat ve anlaşılırlıktı. Bu nedenle olayların özünü anlatmayı, ayrıntıda kaybolmaya tercih etmiştir. Herhangi bir araştırma yapmadan önce kendisinden evvelce hazırlanmış araştırmaları sıkıca kontrol etmeyi önemsemektedir. Öğrencilerine de bunun önemini vurgulamıştır. Çalışmaktan bıkmayan, yorulmayan bir yapısı vardır. Yazılarında büyük bir mantık sistemi bulunmasına rağmen bu sistemi öğrencilerine kolay bir şekilde anlatmayı ve öğretmeyi başarmayı hedef haline getirmiştir.
KÖPRÜLÜ’NÜN BAŞLICA YAZILARI
Hayat-ı Fikriye
Nasreddin Hoca
Tevfik Fikret ve Ahlâkı
Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (Yesevi ve Yunus Emre arasındaki bağları uzun uzadıya anlatan bir eserdir. Monografik bir eserdir.)
Türkiye Tarihi
Bugünkü Edebiyat
Türk Tarih-i Dinîsi
Türk Edebiyatı Tarihi
Milli Edebiyat Cereyanının İlk Mübeşşirleri ve Divan-ı Türkî-i Basit
Kayıkçı Kul Mustafa ve Genç Osman Hikâyesi
Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar
Eski Şairlerimiz Divan Edebiyatı Antolojisi
Les Origines de l’Empire Ottoman
İslâm Medeniyet Tarihi
Türk Saz Şairleri, Antoloji II ve III
Demokrasi Yolunda – On the way to Democracy
Edebiyat Araştırmaları
Türk Dili ve Edebiyatı Hakkında Araştırmalar


DENEME
Bir yazarın kendi isteğine göre seçtiği herhangi bir konuda kesin yargılara varmadan, kişisel düşüncelerini kendi kendisiyle konuşuyormuş havası taşıyan bir üslupla kaleme aldığı yazılara “deneme” denir. Deneme, yazarın gözlemlediği ya da yaşadığı olay, olgu, durum ve izlediği varlıklarla ya da herhangi bir kavramla ilgili izlenimlerinin belli bir plana bağlı kalmayarak, tamamen kendi kişisel görüşüyle serbestçe yazıya döktüğü kısa metinlerdir. Deneme yazarı öne sürdüğü düşünceyi doğrulama, ispatlama, kanıtlama kaygısı taşımaz. Denemenin inandırıcılığı, ele alınan konunun içtenlikle anlatılmasından kaynaklanır.



Denemenin Özellikleri
Denemelerde yazar herhangi bir konudaki görüşlerini kesin kurallara varmadan, kanıtlamaya kalkmadan, okuyucuyu inanmaya zorlamadan anlatır.
Deneme, kişinin kendi dışındaki varlıklarla herhangi bir konuda gerçek ya da hayalî olarak girdiği diyalogun ürünüdür.
Denemeler tek bir konuyu rahat ve akıcı bir biçimde ele alan, çoğu kez yazarının kişisel bakış açısı ve deneyimini aktaran orta uzunluktaki edebî metinlerdir.
Konuların kişisel bir anlayışla işlenmesi; çeşitli sanatçıların aynı konudaki değişik fikir, zevk ve inanışlarını yansıtması bakımından bu tür önemlidir.
Denemeye özgü belirli bir konu yoktur. Konu özgürce seçilir.
Her şey denemenin konusu olabilir. Yeter ki yazarın o konuda bir birikimi olsun. Ancak denemeler daha çok her devrin, her ulusun insanını ilgilendiren konularda yazılır.
Denemelerde diğer fikir yazılarından farklı olarak aşk, dostluk, iyilik, güzellik, ahlak, sevinç, kültür, yiğitlik gibi daha çok soyut ama kalıcı ve evrensel konular işlenir.
Denemeci için konu amaç değil, araçtır; kendi fikirlerini söyleyebilmesi için birer sebep durumundadır. Denemeci, irdelemelerinde tamamen kendini, kendi bilgi ve kültür birikimini, beğeni düzeyini esas alır. Deneme yazarı eserini kaleme alırken okuyucuyu hesaba katmaz. Okuyucunun vereceği tepki konusunda herhangi bir kaygı taşımadan konusunu dilediği şekilde seçer, istediği tarzda işler. Denemeler konuların genellikle derinlemesine işlendiği yazı türleridir. Denemenin en belirgin özelliği, yazarın konuyu kendi kendine konuşuyormuş gibi kaleme almasıdır. Denemenin bu özelliği Nurullah Ataç’ın şu sözleriyle özetlenebilir: “Deneme ben’in ülkesidir. Ben demekten çekinen, her görgüsüne, her görevine ister istemez benliğinden bir parça kattığını kabul etmeyen kişi denemeciliğe özenmesin.”
Bu türün ilk ustalarından Montaigne, denemenin ilkelerini şöyle anlatmaktadır: “Herkes önüne bakar, ben içime bakarım; benim işim yalnız kendimledir. Hep kendimi gözden geçiririm, kendimi yoklarım, kendimi tadarım… Bir şey öğretmem, sadece anlatırım.” Bu bağlamda denemenin her cümlesinde yazarın kendisi vardır. Okuyucu ile yazar arasında bir duygu, düşünce ve ruh alışverişi oluşur. Esere hâkim olan unsur, insanın ta kendisidir.
Türk Edebiyatında Deneme
Deneme türü, Türk edebiyatına Tanzimat’tan sonra özellikle de Servet-i Fünûn döneminde karşımıza çıkar. Ancak asıl gelişmesini Cumhuriyet döneminde gerçekleştirir.  Deneme önceleri “Musahabe”, “Tecrübe-i Kalemiyye (kalem tecrübesi)” gibi isimler ile anılmıştır. İlk özel gazete Tercümân-ı Ahvâl (1860)’in yayın hayatına başlamasından itibaren gazetelerde çıkan değişik yazılar zamanla ayrı bir tür olan deneme için dil, anlatım ve yaklaşım bakımından zemin oluşturmuştur.
Türk edebiyatında deneme türünde pek çok ürün verilmiştir. Bu tür içine koyabileceğimiz ürünler, genellikle değişik zamanlarda çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmış yazıların bir araya getirilip kitaplaşmış şekilleridir.
Türk Edebiyatı Deneme Yazarları ve Eserleri
Ahmet Haşim'in Bize Göre (1928), Gurebahanei Laklakan (1928);
Ahmet Rasim'in Eşkâl-i Zaman (1918) ve pek çok yazısı;
Mahmut Sadık'ın Takvimden Yapraklar (1912);
Refik Halit Karay'ın Bir Avuç Saçma (1939), Bir İçim Su (1931), İlk Adım (1941), Üç Nesil Üç Hayat (1943), Makyajlı Kadın (1943), Tanrıya Şikâyet (1944);
Falih Rıfkı Atay'ın Eski Saat (1933), Niçin Kurtulmak (1953), Çile (1955), İnanç (1965), Pazar Konuşmaları (1966), Kurtuluş (1966), Bayrak (1970) gibi kitaplarını saymak mümkündür.
Türk edebiyatında deneme türü, genellikle şair, romancı ya da hikâyeci kimliği öne çıkan sanatçılar tarafından ortaya konan ürünlerden oluşmaktadır. Birinci derecedeki vasfı "denemeci" olan yazar sayısı oldukça azdır. Bahsetmek gerekirse;
Nurullah Ataç (1898-1957),
Yahya Kemal Beyatlı’nın Dergâh dergisinde yayımlanan şiir ve yazılarıyla yazım hayatıa başlamıştır.  Sonraları sadece deneme ve eleştiri türünde eserler üretmiş ve çeviriler yapmıştır. Yeni bir kültür, edebiyat ve dil arayışını yitirmemiştir. Batı’nın hümanizmi ve demokratikleşme adımlarını benimsememiz gerektiğini savunmuştur. Günlerin Getirdiği, Sözden Söze, Karalama Defteri, Ararken, Diyelim, Söz Arasında, okuruma Mektuplar, Prospero ile Caliban, Söyleşiler, Günce I-II, Dergilerde isimli eserleri vardır. Batılılaşma, Divan şiiri, yeni şiir, eleştiri gibi çeşitli konularda, kişisel yönü ağır basan yazılarındaki kuşkucu ve cesur tavrıyla pek çok genç yazarı etkilemiştir.
Sabahattin Eyüboğlu (1908-1973),
Türk kültürünün kökenlerine ve sorunlarına eğilen, deneme, eleştiri yazarı, sanat tarihçisi ve çevirmendir.  Avrupa Resminde Gerçeklik Duygusu(1952), Fatih Albümünde Bakış(1952), Mavi ve Kara(1961), Yunus Emre’ye Selam(1966), Yunus Emre(1971), Sanat Üzerine Derlemeler(1974), Pir Sultan Abdal(1977), Köy Enstitüleri Üzerine(1979) isimleriyle deneme türünde yazıtlar vermiştir.
Prof. Dr. Suut Kemal Yetkin (1903-1980),
Sanat felsefesi ve resim alanındaki incelemeleriyle tanındıktan sonra edebiyatla ilişkisini eleştiri ve denemeleriyle sürdürmüştür. Eserlerinden birkaçı: Estetik (1931), Metafizik (1932), Büyük Muzdaripler (1932), Filozofi ve Sanat (1935), Ahmet Haşim ve Sembolizm (1938), Edebi meslekler (1941), Estetik dersler (Estetik Tarihi 1942), Sanat meslekleri (1945), Edebiyat Üzerine (1952), Leonardo da Vinci'nin Sanatı (1955), Edebiyatta Akımlar (1967), İslam Ülkelerinde Sanat (1974), Barok Sanatı (1976), Estetik ve Ana Sorunlar (1979)
Mehmet Kaplan (1915-1986),
Önceleri incelemelerini metnin anlatım biçimine dayandırırken; daha sonraki yıllarda sanatçının kişiliği, biyografisi, psikolojisi gibi öznel etkenlerle metin arasında bağlantılar kuran bir yaklaşımla edebiyat tarihine yöneldi. Denemeleri, incelemeleri ve mektupları sırasıyla şöyledir:  Nesillerin Ruhu (1967, 4. bsk. 1978, son baskı 1999), Büyük Türkiye Rüyası (1969, 4. bsk. 1998), Edebiyatımızın İçinden (1976, 1998), Türk Milletinin Kültürel Değerleri (1977), Oğuz Kağan Destanı (1979), Kültür ve Dil (1982, 11. bsk. 1998, son baskı 1999)
Nurettin Topçu (1909-1975),
Salah Birsel (1919 ),
Vedat Günyol (1912 ),
Enis Batur (1952 ),
Cemil Meriç (1917-1987),
Mehmet Salihoğlu (1922 ),
Uğur Kökden (1934 ),
Nermi Uygur (1925 ) bunlardan birkaçıdır.
Creative Commons Lisansı
Türkçe Ders Notları ve Ödevleri tüm içeriği by http://turkcedersnotlarim.blogspot.com/ is licensed under a Creative Commons Attribution-Gayriticari-ShareAlike 3.0 Unported License.
Bu lisansın kapsamı dışındaki izinler http://turkcedersnotlarim.blogspot.com/p/hakknda.html adresinde mevcut olabilir.


smntsn














YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ

ATATÜRK EĞİTİM FAKÜLTESİ

TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ BÖLÜMÜ





TÖB406 TÜRK EDEBİYATI TARİHİ
FUAD KÖPRÜLÜ, DENEME TÜRÜ ve ÖNEMLİ KİŞİLERİ





Yrd. Doç. Dr. ...............









smntsn

MAYIS 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder