Yazar
olarak kadına dönük eleştirinin kadın söylemine eğilen ve sorunu daha kurumsal
düzeyde ele alan başka bir türü vardır. Bu tür daha çok Fransa’da gelişmiştir
ve écriture féminine olarak tanınır. Bu çalışmaları Héléne Cixous, Luce
Irigaray, Julia Kristeva, Monique Wittig gibi feministler yürütmüşlerdir. Bu
kişiler kuramlarını psikanaliz, dilbilim ve biyoloji gibi bir bilim dalı
üzerine temellendirmeyi denerler ve özellikle Derrida’ya ve Lacan’a
yaslanırlar.
Bu
konudaki kuramcılarımızın amacı ne erkeklerin yazdığı edebiyat yapıtlarında
kadını küçülten, aşağılayan seksist tutumu ortaya çıkarmak, ne de kadın
yazarların tarihini araştırmak, yapıtlarını incelemektir. Amaç, kadınlığın
(biyolojik anlamda) kadın söylemiyle bağlantısın, kadına özgü söylemin
özelliklerini belirlemektir. Başka bir deyişle, kadınlığın kuramını
oluşturmaktır.
Erkeğin
üstün ve merkez olduğu varsayımına dayanan bu kültürde, erkeğin bu konumunu
destekleyen yalnızca din ve felsefe değil, aynı zamanda dil olmuştur. Bundan
ötürü erkeklerin egemenliğini sağlamaya uygun bu dile karşı savaşmalı ve yerine
kadınlığa dayalı bir dil getirilmelidir. Gerçi adı geçen Fransız kuramcıları
kadın söylemi hakkında tam bir fikir birliği içinde değildirler. En
önemlilerinden Cixous’un kuramına değinmek daha uygun olacaktır.
Cixous,
ataerkil Batı kültürünün diline saldırmak için Derrida’dan yola çıkar. Cixous,
Batı düşünüşünün bir yanılgı açığa vuran bu dil anlayışı yerine söz merkezlilik
olmayan bir kadın söylemi oluşturmaya çalışır. Çünkü Batı kültürü yalnızca söz merkezlilik
ile nitelenmiş değildir. Aynı zamanda fallusmerkezci bir kültürdür. İşte bu
durum Cixous için önemlidir. Sözgelimi doğa-kültür, form-madde, ruh-beden,
erkek-kadın gibi ikili karşıtlıklarda birincisi ikincisine üstün kılınır. İkincisi,
birincisine göre kusurlu, eksik olanı, birincinin bozulmuş şeklini ifade eder.
Yine bu durumlar ortadan kaldırılabilir der.(Cixous)
Tüm
ataerkil toplumlarda üstü değerler erkeğe, aşağı değerler kadına özgüdür.
Dinsel kitaplarda Tanrı önce erkeği sonrasında onun kaburga kemiğinden kadını
yaratmıştır. Mitolojide Zeus baş tanrıdır, eşleri olan tanrıçalar o denli
önemli değildir. Erkek etkendir, kadın edilgen. Erkek kuvvetlidir, kadın zayıf.
Erkekte akıl, kadında duygu egemendir.(Kadının saçı uzun, aklı kısadır.) Erkek
dürüst, kadın kancıktır.
Tevfik
Fikret’in deyişiyle “deniz kadın gibidir, hiç inanmak olmaz ha”
Freud’a
göre erkeğin organı kadınınkinden üstüdür.
Cixous,
kadınların ezilmesine ve susturulmasına hizmet eden bu kültür sistemini yıkacak
kadınca bir dile gereksinim olduğu inancındadır. Alternatif bir dil arar. Peki,
nasıl bir dil olmalıdır bu? Nereden kaynaklanacaktır? Tabii ki yazınsal ve
şiirsel özellikler taşıyan différance’in bilincinde olan bir dil olacaktır ama
bu sorun henüz çözümlenmiş sayılmaz.
1960’lardan
bu yana gelişen feminist eleştiri, erkek yazarların eserlerinde kadına karşı
takınılan tavrı meydana koymakla işe başlamış, daha sonra kadın yazarlara
yönelmiş, onların eserlerindeki özellikleri saptamış ve edebiyat tarihinde de
kadın yazarların ayrı bir gelenek oluşturduklarını kanıtlamaya çalışan bir
eleştiridir. Nihayet ataerkil düzende dilin de kadını aşağılama ve ezme aracı
olduğunu belirterek kadın söylemi sorununu dile getirmiştir.
Türkçe Ders Notları ve Ödevleri tüm içeriği by http://turkcedersnotlarim.blogspot.com/ is licensed under a Creative Commons Attribution-Gayriticari-ShareAlike 3.0 Unported License.
Bu lisansın kapsamı dışındaki izinler http://turkcedersnotlarim.blogspot.com/p/hakknda.html adresinde mevcut olabilir.
YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ
ATATÜRK
EĞİTİM FAKÜLTESİ
TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ BÖLÜMÜ
TÖB406 TÜRK EDEBİYATI TARİHİ
FUAD KÖPRÜLÜ, DENEME TÜRÜ ve ÖNEMLİ KİŞİLERİ
FUAD KÖPRÜLÜ, DENEME TÜRÜ ve ÖNEMLİ KİŞİLERİ
Dr. ................
smntsn
MAYIS 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder