Yatılı ve Gündüzlü İlköğretim
Okulu Öğrencilerinin Zorbalığa İlişkin Görüşleri
GİRİŞ
Zorbalık güçlerdeki dengesizlikle
ortaya çıkan bir tür planlı saldırgan davranışıdır. Çok çeşitli tanımları
olmasına karşın en çok en sık kullanılan tanım Olweus’un (1987) tanımıdır: “Bir kişi, diğer bir kişi veya kişiler
tarafından kasıtlı, tekrarlı ve en azından bir süre devam eden olumsuz
davranışlarla karşı karşıya bırakılıyorsa bu kişinin zorbalığa uğradığı
söylenebilir”..Bu tanımda olumsuz davranışlar niyetli olarak bir kişiyi
inciten, rahatsız eden veya bunu yapmaya teşebbüs eden davranışlar olarak
açıklanmıştır ve böylelikle rastgele saldırgan davranışın zorbalıktan ayrılması
sağlanmıştır (Griffin & Gross, 2004).
Zorbalıkta baskın kişi(ler)
amaçlı (niyetli) olarak ve tekrarlı biçimde daha az baskın olan kişiye zarar
verir(ler). Bu saldırgan davranış, fiziksel olarak (örneğin; tekmeleme, vurma)
veya sözel olarak (örneğin; isim takma, bağırma) gerçekleşebilir. Doğrudan veya
dolaylı olabilir. Doğrudan zorbalık vurma, itme, alay etme, tehdit etme ve
diğerinin sahip olduklarına zarar verme gibi açık saldırıyla gerçekleşir.
Dolaylı saldırganlık ise saldırgan ve kurbanın doğrudan karşılaşmasını
gerektirmeyen sosyal gruptan dışlama, dedikodu yayma, utandırma, işletme, cep
telefonu veya e-posta aracılığıyla rahatsız etme gibi davranışlar aracılığıyla
gerçekleştirilir. Bu tür saldırganlık doğrudan saldırganlık kadar zarar
vericidir, ancak psikososyal araştırma alanına son yıllarda girmiştir (Connor,
1988). Zorbalık büyük olasılıkla
insanlık tarihi kadar eski bir problemdir ve
araştırma sonuçları bu sorunun
oldukça yaygın olduğunu göstermektedir.
Örneğin; zorbalık konusunda
Norveç’te yirmi yıldan bu yana çalışan ve bu konuya ilk kez dikkat çeken
Olweus, öğrencilerin %15’inin, bir başka deyişle
her yedi öğrenciden birinin
zorba/kurban sorunlarına karıştığını belirlemiştir.
Bunların yaklaşık olarak %9’u
kurban, %7’si ise diğerlerine düzenli olarak
zorbalık yapanlardır (Olweus,
1993). Olweus ve arkadaşları, zorba-kurban
problemlerini incelediklerinde,
%3’ten biraz daha fazla oranda çocuğun haftada
bir veya daha fazla zorbalığa
uğradığını, %2’den daha az bir oranda çocuğun
da başkalarına sık sık zorbalık
yaptığını belirlemişlerdir. Toronto’da 1041
öğrenciyle yapılan çalışmada, o
güne dek, bir ya da iki defadan fazla kurban
olan çocukların %12–15 arasında
olduğu; diğer taraftan o güne kadar bir ya da
iki defadan daha fazla
başkalarına zorbalık yaptığını rapor eden çocukların
oranının ise %7–9 arasında olduğu
belirlenmiştir (Pepler & ark.,1994). Garrity
ve arkadaşları (1996), ortalama
olarak bir sınıfta öğrencilerin 2/3’ünün
zorbalığa uğramaktan
korktuklarını bildirmişlerdir. Lee’ye (1993) göre
A.B.D.’de her gün 160.000 çocuk
korku nedeniyle okula gitmemektedir. Bu
ülkede lise öğrencilerinin %80’i,
ilköğretim öğrencilerinin %90’ı okulda bir
şekilde zorbalığa uğradıklarını
rapor etmektedir (Akt. Colvin & ark.,
4 Ege
Eğitim Dergisi 2007 (8) 1:1-18
1998).Avustralya (Rigby &
Slee, 1991), İngiltere (Whitney & Smith, 1993; Wolke
& ark., 2001), Avusturya
(Klicpera & Gasteiger Klicpera, 1996; Akt. Veenstra &
ark., 2005:672), Finlandiya
(Kumpulainen & ark., 1998; Kumpulainen &
Rasanen, 2000), Almanya (Wolke
& ark., 2001) ve Amerika (Nansel & ark.,
2001)’da yapılan çeşitli
çalışmalarda elde edilen % 15’ten % 25’e kadar ulaşan
zorbalık oranları da bu
bulgularla örtüşmektedir.
Zorbalar saldırgan ve baskın
kişilerdir. Empati kurmada çok yetersizlerdir
ve davranışlarının diğerleri
üzerindeki etkisini kestiremezler. Özsaygıları
yüksektir ve grupları diğer
saldırgan çocuklardan oluşur. Akademik başarıları
ise beklenenin aksine düşük
değildir (Colvin & ark.,. 1998). Zorbaların sert
disiplin teknikleri aracılığı ile
ve bedensel ceza alarak yetiştirilmiş olduklarına
ilişkin araştırma bulguları
vardır (Carney & Merrill, 2001). .
İlgi ve sıcaklıktan
yoksun ve saldırgan davranışların
model alındığı bir ortam çocukta,
denetimsiz, saldırgan ve zorba
davranışlarının oluşumu için zemin hazırlar
(Loeber & Stouthamer-Loeber,
1986; Patterson, DeBaryshe & Ramsey,
1989;
Olweus, 1993). Benzer biçimde
Olweus (1980) da anne-babaların kullandığı
saldırgan disiplin tekniklerinin
ve ailelerin saldırganlığa gösterdiği hoşgörünün
çocukta saldırgan davranışın
ortaya çıkması riskini arttırdığını savunmuştur
(Akt. Bidwell, 1997). Kimi
çalışmalar da babalarının annelerine zorbalık
yaptığına tanık olan çocuklarda
her tür saldırgan davranışın yüksek oranda
görüldüğünü ortaya koymaktadır
(Jaffe, Wolfe & Wilson 1990). Ancak kimi
çocuklar doğaları gereği
hareketli/atılgan olup zorbalığa eğilimli bir gelişim
gösterebilirler. Özellikle de
erkek çocuklar, fiziksel gücünü akranlarıyla
karşılaştırarak bunu zorbalıkla
birleştirebilir. Buna karşılık şüphesiz ki fiziksel
olarak ne kadar güçlü ve becerikli
olsa da hiçbir zaman zorbalık yapmamış
erkekler vardır. Ayrıca okuldaki
sosyal bağlam ve denetimin de zorbalık
problemlerinin sıklık ve şiddeti
açısından çok önemli olduğu eklenmelidir. Her
ne kadar öğretmen ve yöneticiler,
çocukların zorbalığa eğilimli olmasına neden
olan bireysel ve ailevi
faktörleri kontrol edemeseler de, zorbalık problemleri
okuldaki uygun ortam, denetim ve
müdahaleyle önemli ölçüde azaltılabilir
(Olweus, 1993).
Kurbanlar sessiz, utangaç ve
zorbalığa karşılık veremeyen, haklarını
savunamayan çocuklardır.
Kurbanların fiziksel olarak zayıf, güvensiz, diğer
çocuklardan daha duyarlı,
kaygılı, mutsuz ve çekingen olduğuna inanılır
(Marano, 1995; akt. Bidwell,
1997). Okulda arkadaş ve sosyal destekten yoksun,
fiziksel yetenek ve güç
bakımından kendinden emin olmayan çocuklar kurban
olurlar. Kurbanların büyük
çoğunluğu zorbayı tahrik edecek herhangi bir
şey
yapmazken, karşıdakini kızdırmaya
ve uygun olmayan davranışlar göstermeye
eğilimli bir grup kurban daha
vardır. Bu çocuklar tahrik etmeye eğilimli ve
sosyal becerileri yeterince
gelişmemiş çocuklardır. Bu “tahrik edici kurbanlar
Yatılı ve Gündüzlü İlköğretim Okulu
Öğrencilerinin Zorbalığa İlişkin Görüşleri
5
(provacative victims)” aynı
zamanda kendilerinden güçsüz diğer çocuklara da
zorbalık yapmaya da kalkışırlar,
bu yüzden de tahrik edici kurbanlar hem
zorba hem de kurbandırlar ve
“zorba-kurban” olarak anılırlar (Olweus, 1993).
Bir başka önemli grup vardır ki,
onlar, ne kurban ne de zorba olmamasına
karşın, akranlarının zorbalığa
uğradığını gören, zorbalıktan etkilenen ancak
çoğunlukla gözden kaçırılan
seyirci konumunda olan çocuklardır. Öğrencilerin
ne zorba ne kurban olan %
70-80’lik bölümü izleyiciler olarak adlandırılır.
Zorbalıkta izleyiciler çok önemlidir,
çünkü bunlar öğretmenden çok önce
kurban ve zorbaları bilirler.
Bunlar zorbalığın şahitleridir ve kurbanın çaresizlik
kaygısını paylaşırlar. Kurbanın
kendine güveninin azlığı açıkça görülebilirken
izleyicilerde bu durumun üstü
kapalıdır (Carney, 2000). Seyirci, zorbalığı
başlatma veya kışkırtma
girişiminde bulunmaz, ancak aynı zamanda zorbanın
sınıf ya da okuldan bir çocuğu
yıldırmasına veya incitmesine yardım ederler,
çünkü bu ürkek çoğunluk zorbanın
sessiz alkışlayıcıları görevini
üstlenmişlerdir. Ancak yine de
zorbalık tüm çocukları olumsuz etkiler ve
seyirciler de kurbanlar gibi
korkar veya kaygılanırlar (Juvonen, Graham &
Schuster, 2003).
Zorbalığın kısa ve uzun dönemdeki
etkileri vardır. Williams ve arkadaşları
(1996) zorbalığa uğramanın uyku
problemleri, gece işemesi, baş, mide ağrıları
ve kendini hep hasta hissetme ile
ilişkili olduğunu bildirmiştir. Kurbanlar,
zorbalık nedeniyle korkak,
huzursuz, kaygılı ve bunun sonucu öz-saygı
düzeyleri düşük olan, tipik
olarak mutsuz çocuklardır. Zorbalıktan kaçmak için
sosyal ilişkilerden ve okuldan
uzaklaşmaya kalkışabilirler (Limber, 2002). Bu
nedenle zorbalık çocuklar
arasındaki ilişkileri en ciddi biçimde bozan davranış
biçimidir. Bu çocuklar
duygularını öğretmenden saklamaya çalışırlar. Ancak
okul başarılarında gözlenen
bozulma, okuldan uzaklaşma, depresyon, sosyal
çekingenlik, toplumsal ve
psikolojik uyum problemleri öğretmen için uyarıcı
olmalıdır. Uç boyutta bazı
zorbalık kurbanları da, zorbalığa uğramaktan
duydukları acıdan ötürü intihara
bile kalkışırlar. 1980’lerin başlarında
Norveç’te zorbalığa uğrayan bir
erkek çocuk intihar etmiştir. Sonuçta bu ve
benzeri trajik olaylar üzerine
ülke çapında zorbalık karşıtı program
uygulamalarına başlanmıştır.
Eliot ve Kilpatrick (1999) 1000 kurbanla
gerçekleştirdiği çalışma
sonucunda bunların % 46’sının zorbalığa uğradığı için
intiharı düşündüğünü saptamıştır.
Kurbanları intihara kadar götüren
zorbalık, sosyal, akademik ve duygusal
gelişimlerini engelleyecek
boyutta psikolojik olarak onlara zarar vermektedir.
Kurbanlar için en iyisi en kısa
sürede zorbalığın durdurulmasıdır. Ancak
zorbalar için tehlikeli olan
uzun-dönemdeki sonuçların farkına varılması da
aynı derecede önem taşımaktadır.
Zorbalar kavgacı, saldırgan yetişkinler
olmaya eğilimlidirler ve
gelecekte çeşitli suç ve ceza biçimlerine yönelme
6 Ege
Eğitim Dergisi 2007 (8) 1:1-18
olasılıkları yüksektir (Olweus,
1979; Robins, 1978; Loeber &
Dishion, 1984).
Olweus’a (1991) göre sekiz
yaşında arkadaşları tarafından zorba olarak
nitelenen çocukların suç işleme
eğilimi 24 yaşında diğer çocuklardan altı kat, 30
yaşında ise beş kat fazladır.
Çocukken zorba olanlar yetişkinliklerinde evde
şiddet kullanır ve çocuklarına da
benzer biçimde davranırlar. Böylece onlar da
okulda zorba olurlar. Bu bir
kısır döngüdür. Böylece çocuklar da zorba olma
yolunda ilerlerler. Hatta Dawkins
ve Hill (1995), aşırı doz nedeniyle hastanede
tedavi altına alınan ergenlerin %
11’inin zorbalıkla ilişkisi olduğunu rapor
etmiştir.
Uzun dönemde beklenen bir diğer
olumsuzluk da seyircilerle ilgilidir.
Özellikle de etkili müdahalelerin
yapılmadığı durumda zorbalığın zorbaya
yönelik olumsuz bir sonucunun
olmadığını gören seyirci çocukların da
gelecekte saldırgan davranış
sergileme olasılıkları fazladır.
.Bu davranış biçimi yöresel ve
geleneksel nitelikler taşır ve genellikle üstü
kapalı olarak yaşanır. Araştırma
sonuçları, zorbalık yapılan kişilerin zorbalığa
uğradığını ailesine/yetişkinlere
bildirmedikleri veya bunu onlara söylemek için
uzun süre beklediklerini
göstermektedir. Bunun nedeni ise zorbalığa
uğrayanların, utanmaları,
zorbaları rapor etmekten korkmaları ve bunları
yaparlarsa, ailelerinin onları
zorbalığa uğradığı yerlerde (oyun bahçeleri, okul
koridorlarında, okula gidiş-dönüş
yolunda) koruyamayacaklarından
korkmalarıdır (Callow, 1994).
Oysa zorbalık ve yarattığı olumsuz etkilerin
önüne geçmede en etkili
olabilecek kişi kuşkusuz öğretmenlerdir. Buna karşın
öğrenciler tarafından bildirilen
zorbalığın sıklığı hemen daima
öğretmen/eğitimcilerin bildirdiği
zorbalıktan daha yüksektir. Bu da
öğretmenlerin zorbalık olgusundan
yeteri kadar haberdar veya duyarlı
olmadığını düşündürmektedir.
Ayrıca kurbanlar eğitimcilerin zorbalığa tepki
vermekte çok yavaş kaldıklarını
ve etkin bir rol almadıklarını belirtmektedirler.
Bu durumun olası nedenleri
aşağıdaki gibi sıralanmıştır (Hoover & Oliver,1996;
Olweus, 1995; Garrity &
ark.,1996):
* Öğretmenler öğrencilerin kendi
problemlerini çözmeyi öğrenmeleri için
zorbalık durumunda müdahale
etmemenin gerektiğine inanmaktadırlar.
* Kimi öğretmenler özellikle kimi
karmaşık zorbalık durumlarına müdahale
ettiklerinde zor durumda
kalabileceklerine ve kimseden destek
bulamayacaklarına inanırlar ve
“Niye durduk yerde canımı sıkayım?” diye
düşünürler.
* Öğretmenler zorbalığı uzaktan
izlediğinde öğrencilerin birbiriyle dalga
geçip eğlendiğini düşünebilir.
Yatılı ve Gündüzlü İlköğretim Okulu
Öğrencilerinin Zorbalığa İlişkin Görüşleri
7
* Öğretmenler bu yaşantıların bir
gelişim özelliği olduğunu düşünür. Erkek
çocuklarının erkek, kız
çocuklarının da kadın olmayı böyle öğrendiklerine
inanır.
* Zorbalık olaylarının çoğu
sınıfın dışında, koridor, kantin, bahçe ve servis
gibi yerlerde gerçekleşir. Bu
nedenle öğretmenler durumdan haberdar
olmayabilir.
* Bazen öğretmenler durumu
kurbanın davranışlarının doğal sonucu olarak
görür ve karışılmaması
gerektiğini düşünürler.
* Bazı öğretmenler de zorbadan
korkarlar. Bu nedenle duruma karışmamayı
tercih ederler.
Diğer yandan öğrenci raporları
yatılı okullarda zorbalığın ciddi bir problem
olduğunu ortaya koymaktadır.
Yatılı okullarda zorbalığa uğradığını
söyleyenlerin % 90’ı bunun gece
yatakhanede ve çoğunlukla da hafta sonları
olduğunu rapor etmiştir. (Callow, 1994). Zindi de (1994) yatılı
okullarda
zorbalığın en yaygın olarak
yatakhanede olduğunu, burayı oyun bahçesi,
tuvalet ve sınıfların izlediğini
belirlemiştir. Zindi’ye göre bu problem çok
ciddidir çünkü burada çocuk
zorbadan kaçamaz ve ailesinden yardım
isteyemez; bu nedenle de kendini
yalnız çaresiz ve korunmasız hisseder.
Okuldaki sosyal ortam, tüm
öğrenci ve öğretmenler için yüksek standartlar
taşır ve bu ortamda tüm
öğrencilerin sıcaklığa ve kabul edilmeye ihtiyacı
vardır. Yatılı okullar
öğrencilerinin sorumluluklarını çok daha geniş kapsamlı
bir yaşam alanında taşırlar ve bu
alandaki tüm gereksinmeleri karşılamakla
yükümlüdürler. Öğrencilere sıcak
ve kabul edici ortam sağlamanın yolu ise
okulları saldırganlık içeren her
türlü davranıştan arındırmaktır. Öğretmenlerin
saldırgan davranışlara bakışı,
denetim ve müdahale etmedeki becerileri
zorbalığa nasıl tepki
vereceklerinin büyük ölçüde göstergesidir. Bunlara ek
olarak müfredat ve yönetsel
politikaların bu konuya vereceği destekler de ayrı
bir önem taşımaktadır. Eğitim
sistemi bu konuyu ciddiye almak zorundadır,
çünkü en basit yönüyle zorbalık,
öğrenme ortamını olumsuz yönde etkiler.
Tüm bunların sonunda diyebiliriz
ki okulları zorbalıktan arındırmak için neler
yapılabileceğini bir an önce
tartışmaya başlamak ve yapılabilecekleri yaşama
geçirmek gereklidir. Fakat ilkin
zorbalığın ülkemizdeki durumuna ilişkin net
bir tablo oluşturulmalıdır.
Araştırmanın Amacı
Bu çalışmanın amacı gündüzlü ve
yatılı ilköğretim okullarında öğrenim gören
öğrencilerin zorbalığa uğrama
oranları, uğradıkları zorbalık türleri, kurbanların
zorbalığa verdikleri tepkilerin,
zorbalığı yapanların kim(ler) olduğunun,
8 Ege
Eğitim Dergisi 2007 (8) 1:1-18
kurbanın zorbalığa uğradığı
yerlerin ve kurbanın zorbalığı anlattığı kişilerin
belirlenmesi ve gündüzlü yatılı
grupların bu açılardan karşılaştırılmasıdır.
YÖNTEM
Araştırma Modeli: Bu araştırma
genel tarama modeline dayanmaktadır.
Araştırma Grubu: Araştırmaya
Bursa’da gündüzlü (n=140) ve yatılı (n=108)
ilköğretim okulunun 4., 5. ve 6.
sınıflarında öğrenim gören öğrenciler
katılmıştır. Bursa İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nden alınan bilgiye
göre her iki
okul da alt sosyo-ekonomik düzeyi
temsil etmektedir. Aşağıdaki tabloda
katılımcıların dağılımı
görülmektedir.
Tablo 1. Araştırma Grubu
Gündüzlü Yatılı
f % f %
Cinsiyet
Kız
80 57.1 48
44.4
Erkek
60 42.9 60
55.6
Toplam 140
100 108 100
Veri Toplama Aracı
Araştırmada Colorado Okul İklimi Anketinin (Colorado School Climate
Survey) Türkçeleştirilmiş ve
sadeleştirilmiş formu kullanılmıştır. Bu bilgi
toplama aracı bir zorbalık önleme
programının parçası olarak Garrity, Jens,
Porter, Sager ve Short-Camilli
(2000) tarafından geliştirilmiştir. Araç gerekli
iznin Willam Porter’dan e-posta
aracılığıyla alınmasından sonra araştırmacı
tarafından Türkçe’ye çevrilmiş
ve İngilizce Öğretmenliği Anabilim
Dalı’nda
görev yapan bir öğretim elemanı
tarafından geri çevirisi yapılmıştır. Çeviri
sırasında ülkemizdeki okulların
koşullarına göre kimi küçük değişiklikler
yapılmıştır. Örneğin “öğle yemeği
salonu (lunch room)” “kantin” olarak
kullanılmıştır. Daha sonra
eğitimde psikolojik hizmetler alanında doktora
derecesine sahip iki öğretim
üyesi maddeleri incelemişler ve uygun
bulduklarını bildirmişlerdir.
Bilgi formu, kurbanın ifadesiyle zorbalık türleri,
kurbanların zorbalığa verdikleri
tepkiler, zorbalığı yapanların kim(ler) olduğu,
kurbanın zorbalığa uğradığı
yerler, kurbanın zorbalığı anlattığı kişiler, seyirciye
göre zorbalık türleri, seyircinin
zorbalığa karşı yaptıkları, öğrencilerin
kendilerini güvende hissettiği
yerler, öğrencilerin okul iklimi hakkındaki
görüşleri ve öğrencilerin
zorbalıkla ilgili görüşlerini belirlemeye yönelik
ifadelerden oluşmaktadır. Bu
çalışmada ise değişkenler sadeleştirilerek
öğrencilerin son bir ay içinde
haftada bir kez veya daha fazla, karşılaştıkları
Yatılı ve Gündüzlü İlköğretim Okulu
Öğrencilerinin Zorbalığa İlişkin Görüşleri
9
zorbalık türleri ve sıklığı,
zorbalığı yapanların kim(ler) olduğu, kurbanın
zorbalığa uğradığı yerler,
kurbanların zorbalığa verdikleri tepkiler, ve kurbanın
zorbalığı anlattığı kişiler
araştırılmıştır. Katılımcıların zorbalık türlerini içeren altı
maddeye ilişkin görüşleri için
hesaplanan Cronbach Alfa güvenirlik katsayısı .81
olarak belirlenmiştir
Verilerin Toplanması ve Analizi
Uygulama öğrencilere sınıflarında
araştırmacı tarafından yapılmıştır.
Uygulamaya başlamadan önce
öğrenciler, araştırma konusu hakkında
bilgilendirilmiştir.
Öğrencilerden okul adlarını, sınıf düzeylerini ve
cinsiyetlerini yazmaları
istenmiştir. Uygulamanın bir sınav ya da test olmadığı
ve bu nedenle isimlerine de
ihtiyaç duyulmadığı özellikle belirtilmiştir. Ayrıca
verecekleri yanıtların gizliliği
konusunda öğrencilere güvence verilmiştir. 2006
yılının Mayıs ayında
gerçekleştirilen uygulama 20–30 dakika sürmüştür.
Verilerin analizinde gündüzlü ve
yatılı ilköğretim öğrencilerinin uğradığı
zorbalık türleri, zorbalığı
yapanlar ve zorbalığın olduğu yerlerin oranları
arasında fark olup olmadığını
belirlemek için Kay-Kare testi yapılmıştır.
Zorbalığa uğrayan kurbanın
yaptıklarının ise yüzdeleri hesaplanmıştır.
BULGULAR
Çalışmanın bu bölümünde zorbalık
türleri, zorbalığı yapanların kim(ler)
olduğu, kurbanın zorbalığa
uğradığı yerler, kurbanların zorbalığa karşı
tepkileri ve kurbanın zorbalığı
anlattığı kişilere yönelik verilerin analizinden
elde edilen bulgulara yer
verilmiştir.
Tablo 2. Gündüzlü ve yatılı
ilköğretim öğrencilerinin uğradığı zorbalık türleri ve
oranları
Geçen ay boyunca haftada bir veya
daha fazla
Gündüz
(%)
Yatılı
(%)
p
Diğer çocuklar bana kötü sözler
söylediler, alay
ettiler veya isim taktılar.
64.6 71.6
<.001
Diğer çocuklar bana vurdu veya
tekmeledi. 52.5 59.3
<.01
Diğer çocuklar yaptıkları
şeylerde beni aralarına
almadılar.
33.4 37.8
<.05
Diğer çocuklar benim hakkımda
doğru olmayan
hikayeler anlattılar.
30.8 33.9
2.195
Diğer çocuklar bana ait olan
şeyleri aldılar. 34.6 25.5
<.001
Diğer çocuklar beni canımı
acıtmakla veya
eşyalarımı almakla tehdit ettiler.
27.4 27.1
.022
Gündüzlü ve yatılı ilköğretim
öğrencilerinin uğradığı zorbalık türleri ve
oranlarını gösteren Tablo–2
incelendiğinde;
10 Ege
Eğitim Dergisi 2007 (8) 1:1-18
Her iki grupta da öğrencilerin en
az ¼’ünün herhangi bir zorbalık türüne
uğradığı; en çok yapılan zorbalık
türünün sözel zorbalık (kötü söz söyleme,
alay etme, isim takma) olduğu;
bunu ikinci olarak fiziksel zorbalığın (vurma
veya tekmeleme) izlediği; yatılı
öğrencilerin eşyaların izinsiz alınması ve tehdit
etme zorbalık türlerinin
dışındaki zorbalık türlerine gündüzlü ilköğretim
öğrencilerine oranla daha fazla
maruz kaldıkları görülmektedir.
Tablo 3. Zorbalığı Yapanların Oranları
Gündüz (%) Yatılı (%)
p
Kız 29.5
22.9 <.001
Erkek 55.5
65.8 <.001
Bir grup 25.1
32.1 <.001
Tablo 3’de zorbalığı yapanların
kim ya da kimler olduğu görülmektedir.
Bulgularda hem gündüzlü hem de
yatılı ilköğretim öğrencileri arasında
zorbalığı en yüksek oranlarda
erkek öğrencilerin yaptığı rapor edilmiştir.
Ayrıca zorbalığı yapan erkek
öğrencilerin oranlarının yatılı öğrencilerde
gündüzlü öğrenim görenlere oranla
anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu
görülmektedir. Zorbalık yapan kız
öğrencilerin oranı ise gündüzlü ilköğretim
okulunda yatılı ilköğretim
oranlarına göre anlamlı düzeyde daha yüksek
bulunmuştur. Bir grup tarafından
yapılan zorbalık oranlarının da kız öğrenciler
tarafından yapılan zorbalık
oranlarına yakın olduğu söylenebilir. Ancak grup
tarafından yapılan zorbalıkta da
yine yatılı öğrencilerin oranı gündüzlü
öğrenim görenlere oranla anlamlı
düzeyde yüksektir.
Tablo 4. Zorbalığın Olduğu
Yerlerin Oranı
Gündüz
(%)
Yatılı
(%)
p
Sınıfta 48.1
44.5 2.606
Bahçede 47.3
65.5 <001
Koridorda 29.1
30.1 .239
Okul yolunda 24.5
27.7 2.65
Tuvalette 13.7
19.1 <.01
Kantinde 13.9
15.7 1.284
Zorbalığın olduğu yerleri
gösteren dağılıma bakıldığında, genel olarak her
iki okul grubunda zorbalığın
olduğu yerlerin oranlarının birbirine yakın
Yatılı ve Gündüzlü İlköğretim Okulu
Öğrencilerinin Zorbalığa İlişkin Görüşleri
11
olduğu görülmektedir. Bu
dağılımda zorbalığın olduğu yerler arasında bahçe
ve tuvalette yaşanan zorbalık
oranlarının yatılı okul öğrencilerinde gündüzlü
ilköğretimde öğrenim görenlere
oranla anlamlı düzeyde yüksek (p<.001 ve
p<.01) olduğu görülmektedir.
Bunların yanı sıra her iki grupta da zorbalığın
olduğu yerler arasında ilk üç
sırada bahçe, sınıf ve koridorlar yani okul ortamına ait
yerler bulunmaktadır.
Tablo 5. Kurbanın Zorbalığa Verdikleri
Tepkilerin Oranları
Gündüz
(%)
Yatılı
(%)
p
Okuldaki bir yetişkinden yardım
aldım 49.4 48.1
.338
Diğer bir çocuktan yardım
aldım. 27.9 29.8
.879
Bunu yapana vurdum, tekmeledim
veya ittim. 17.5 18.0
.085
Çocuğa durmasını söyledim. 49.1
51.1 .800
Çocuğa benim hakkımda söylediği
şeyi kabul ettiğimi
bildirdim.
25.4 20.4
<.01
Çocuktan uzak durdum, böylelikle
beni incitemeyecek veya
alay edemeyecek.
43.3 58.8
<.001
Annemden-babamdan (ailemden)
yardım aldım. 52.3 51.8 .050
Aldırmadım ve yürüyüp
gittim. 40.3 53.3
<.001
Ben de kötü şeyler söyledim, alay
ettim veya isim taktım. 18.2 13.0
<.01
Komik şeyler söyleyerek veya
yaparak çocuğu durdurmaya
çalıştım
31.5 30.2
.396
Daha iyi hissetmek için kendi
kendimle konuştum. 29.7 40.0
<.001
Hiçbir şey yapmadım. 42.2
43.6 1.424
İlköğretim öğrencilerinin
zorbalığa verdikleri tepkiler arasında ailesinden ve
okuldaki bir yetişkinden yardım
almanın ilk iki sırada yer aldığı görülmektedir.
Ancak bu yardımı aldığını
söyleyen öğrencilerin yanında “Hiçbir şey yapmadım”,
“Çocuktan uzak durdum, böylelikle
beni incitemeyecek veya alay edemeyecek” ve
“Aldırmadım ve yürüyüp gittim”
maddelerini işaretleyenlerin oranları da oldukça
yüksektir (% 40). Bu bulguların
yanı sıra “Ben de kötü şeyler söyledim, alay ettim
veya isim taktım” maddesine katılanlar gündüz grubunda anlamlı
düzeyde
yüksektir.
12 Ege
Eğitim Dergisi 2007 (8) 1:1-18
Tablo 6. Kurbanların Zorbalığa
Uğradığını Anlattığı Kişilerin Oranı
Gündüz
(%)
Yatılı
(%)
p
Bir arkadaşıma 44.0
52.6 <.001
Anneme veya babama 38.8
35.2 2.779
Hiç kimseye 24.01
10.8 <.001
Okuldaki bir yetişkine 14.8
9.8 <.001
Bir başkasına 14.3
5.6 <.001
Tablo 6’ya bakıldığında,
kurbanların zorbalığa uğradığını en çok anlattığı
kişilerin arkadaşları ve ailesi
olduğu görülmektedir. Yatılı öğrencilerde
arkadaşına anlatma oranları
gündüzlü öğrenim gören gruba oranla anlamlı
düzeyde daha yüksek bulunmuştur.
Ayrıca dağılımda zorbalığın anlatıldığı
kişiler arasında yer alan
“Okuldaki bir yetişkin”in oranları (gündüzlü: % 14.8
ve yatılı: % 9.8) ile Tablo-5’te
“Okuldaki bir yetişkinden yardım aldım”
maddesine yönelik oranların
(gündüzlü:% 49.4 ve yatılı:% 48.1) birbiriyle
örtüşmediği görülmektedir.
TARTIŞMA VE SONUÇ
140 gündüzlü ve 108 yatılı olmak
üzere toplam 248 ilköğretim öğrencisi ile
gerçekleştirilen bu çalışmada
öğrencilerin zorbalığa uğrama oranları,
uğradıkları zorbalık türleri,
kurbanların zorbalığa verdikleri tepkiler, zorbalığı
yapanların kim(ler) olduğu,
kurbanın zorbalığa uğradığı yerler ve kurbanın
zorbalığı anlattığı kişilerin
oranları belirlenmiş ve gruplar birbirleriyle
karşılaştırılmıştır. Bulgular bir
bütün olarak değerlendirildiğinde son bir ay
içinde haftada bir veya daha fazla
değişik zorbalık türlerine uğradıklarını rapor
edenlerin oranının en düşük %
25,5; en yüksek de % 71,6 olduğu
görülmektedir. Bu bulgu
ilköğretim okullarında zorbalığın sıklığı hakkında bir
fikir vermektedir. Bir başka
ifadeyle öğrencilerin en az ¼’ü, en fazla da ¾’ü
zorbalığa uğradığını rapor
etmektedir. Bu oranlar alan yazınıyla
karşılaştırıldığında oldukça
yüksek görünmektedir. Örneğin; Olweus (1991),
130.000 okul öğrencisi ile
gerçekleştirdiği çalışmasında öğrencilerin %5-9’unun
düzenli olarak zorbalığa
uğradığını rapor etmiştir. Avusturalya’da Rigby
(1997), 25.000 okul çocuğu ile
çalışarak yedi öğrenciden birinin haftada en az bir
kez zorbalıkla karşılaştığını
yazmıştır. Zimbabwe’de Zindi (1994), öğrencilerin
% 16’sının sık sık ve % 18’inin haftada
bir kez zorbalığa uğradığını
raporlaştırmıştır. Perry, Kusel
ve Perry (1988) A.B.D.’de kurban durumunda
olma oranının %10 olduğunu
söylerken bu oran Kanada’da %8 olarak
belirlenmiştir. Juvonen Juvonen,
Graham ve Schuster (2003) A.B.D.’deki ilk ve
Yatılı ve Gündüzlü İlköğretim Okulu
Öğrencilerinin Zorbalığa İlişkin Görüşleri
13
ikinci öğretim okullarındaki
öğrencilerin % 20-30’unun zorbalıkla bir biçimde
ilişkili olduğunu, bunun da 10
milyon çocuk anlamına geldiğini ifade etmiştir.
Genel olarak kültürlerarası
sıklık oranlarının birbirlerine benzer olduğu
söylenebilir. Öte yandan İngiltere’de yapılan bir çalışmanın sonuçları
11–16
yaşlarındaki 4700 çocuğun %
75’inin fiziksel olarak zorbalığa uğradığını ortaya
koymuştur (Glover & ark.,
2000). A.B.D.’de Hazler’in (1996) çalışmasında
öğrencilerin % 75’i zorbalığa
uğradığını bildirmiştir ki, bu oranlar bu
çalışmanın bulgularıyla
tutarlılık göstermektedir.
Diğer çocukların kendilerine kötü
sözler söyledikleri, alay ettiklerini veya
isim taktıklarını, bir başka
deyişle sözel zorbalığa uğradıklarını söyleyenlerin
oranı her iki grupta da en üst
düzeydedir ve yatılı öğrenci grubunda gündüzlü
gruptan anlamlı düzeyde
yüksektir. İkinci sırayı fiziksel zorbalık almaktadır ve
bu zorbalık türü de yatılı grupta
önemli düzeyde yüksek olarak temsil
edilmektedir. Bu bulgular her iki
cins için de alay etme, isim takma biçimindeki
sözel zorbalığın en sık rastlanan
zorbalık türü olduğunu, bunu fiziksel
zorbalığın izlediğini rapor eden
kimi araştırma bulgularıyla paralellik
göstermektedir (Richter &
ark., 2000; Seals & Young, 2003; Zindi, 1994).
Oldukça sık rastlanan bir
zorbalık türü olarak gruptan dışlama da yatılı
öğrencilerde anlamlı düzeyde
yüksektir (p<.05). Bu bulgu, yatılı öğrenciler
arasında gruplaşmanın ve belki de
çetelerin varlığına dikkat çekiyor olabilir.
Başkalarının eşyalarını alma, bir
başka deyişle hırsızlık da hiç
azımsanmayacak bir orandadır ve
gündüzlü öğrencilerde anlamlı ölçüde
yüksektir. Bunun nedeni yatılı
öğrencilerin birbirlerinin eşyalarını tanımaları,
bu nedenle de aldıkları
başkalarına ait eşyayı rahat kullanamamaları olabilir.
Oysa gündüz grubundaki öğrenciler
diğerinin eşyasını aldığında bunu
yaşamının diğer alanlarında
rahatça kullanabilir.
Her iki grupta da erkek öğrenciler
zorba olarak daha yüksek oranda
bulunmuştur. Yatılı grupta bu
oran anlamlı düzeyde yüksektir. Bu bulgular
alan yazınıyla örtüşmektedir.
Olweus (1995), erkeklerin kızlara göre daha
yüksek oranda zorba olarak
nitelendiklerini bildirmiştir. Carney ve Merrell
(2001), gerek zorba gerek kurban
olarak erkeklerin daha sık rapor edildiğini
yazmıştır. Demaray ve Malecki’nin
(2003) çalışmasında da zorbaların daha çok
erkek olduğu bulunmuştur.
Salmivalli ve Nieminen (2002) 1062 ilköğretim
öğrencisiyle yaptıkları
araştırmada, erkek öğrencilerin tüm saldırganlık
değişkenlerinde kızlardan anlamlı
düzeyde yüksek puanlar aldıklarını
belirlemişleridir. Kepenekçi ve
Çınkır (2006) da erkeklerin kızlardan daha çok
fiziksel zorbalık kullandığını
rapor etmiştir. Grup olarak yapılan zorbalığın da
yatılı grupta anlamlı olarak
yüksek bulunması bu grupta çeteleşme olasılığına
dikkat çekmektedir.
14 Ege
Eğitim Dergisi 2007 (8) 1:1-18
Her iki grupta da zorbalığın
olduğu yerlerin oranlarının birbirine yakın
olduğu görülmektedir. Ancak
zorbalık yatılı grupta bahçede dikkat çekecek
ölçüde yüksektir. Gündüz grubunda
ise zorbalığın en sık karşılaşıldığı alan
sınıftır. Bunu bahçe
izlemektedir. Koridor ve kantinlerde zorbalık görece
düşüktür. Bunun nedeni, öğretmenlerin
bu alanlarda nöbetçi olarak bulunması
olabilir. Bahçede de kuşkusuz
nöbetçi öğretmen görevlidir, ancak öğrenci
sayısının çokluğu iyi bir
denetimi engellemektedir. Sınıfta zorbalığın bu kadar
yüksek oranda olması alan
yazınıyla tutarlı görünmemektedir. Örneğin; Ziegler
ve Rosenstein-Manner’in (1991)
çalışmasında öğretmenler zorbalığın sırasıyla
bahçe, koridor, sınıf ve kantinde
ortaya çıktığını ifade etmişler ve bu öğrenci
görüşleriyle de paralel
bulunmuştur. Zindi (1994), yatılı okullarda zorbalığın en
yaygın olarak yatakhanede
olduğunu, burayı oyun bahçesi, tuvalet ve sınıfların
izlediğini belirlemiştir. Diğer
araştırma sonuçlarıyla karşılaştırıldığında, bu
çalışmada, sınıfta gerçekleşen
zorbalığın sık rapor edilmesi öğretmen
denetiminin yetersizliği ile
yorumlanabilir. Tuvalet de denetimin zayıf olduğu
bir alandır ve yatılı grupta bu
alandaki zorbalığın anlamlı biçimde yüksek
olmasının nedeni bu öğrencilerin
ders dışı saatlerde de zamanlarını okulda
geçiriyor olmaları olabilir. Aynı
zamanda tuvalet, yatakhanede hemen hiç
denetlenmeyen bir bölgedir.
Yatılı grup % 58,8 gibi çok
yüksek bir oranda zorbalığa uğradığında
zorbadan uzak durduğunu,
böylelikle kendisini incitemeyeceğini ve alay
edemeyeceğini belirtmiştir ve bu
oran gündüzlü gruptan önemli ölçüde
yüksektir. Gündüz grubu en yüksek
oranda (% 52,3) anne-babasından yardım
aldığını ifade etmiştir. Yatılı
grupta da bu maddeye ilişkin oran yüksektir
(%51,8). Bunu okuldaki bir
yetişkinden yardım alma izlemektedir. Ancak
bunların yanında “Hiçbir şey yapmadım”, “Çocuktan uzak durdum,
böylelikle beni
incitemeyecek veya alay
edemeyecek” ve “Aldırmadım ve yürüyüp
gittim”
maddelerini işaretleyenlerin
oranlarının da %40’larda olması, zorbalığa
uğrayan öğrencilerin
azımsanmayacak derecede büyük bir kısmının zorbaya
karşı kendini herhangi bir şekilde savunamadığının da göstergesidir. Bu
bulguların yanı sıra gündüz
grubunda anlamlı biçimde yüksek görünen ancak
her iki grupta da ortalama olarak
% 15’lerin (% 18,2 - % 13) üzerinde
saptanan“Ben de kötü şeyler
söyledim, alay ettim veya isim taktım” ve “Bunu yapana
vurdum, tekmeledim veya ittim”
tepkileri ilköğretim çağındaki zorba-kurbanları
işaret etmekte olabilir.
Kurbanın zorbalığa uğradığını
kime anlattığına ilişkin soruya verilen
yanıtlar eğitim sistemimiz
hakkında da bir kesit sunmakta olabilir. Bu maddeye
verilen cevaplar her iki grupta
“Bir arkadaşıma anlattım” seçeneğinde
yoğunlaşmıştır (% 44-% 52,6) ve
bu oran yatılı grupta anlamlı biçimde
yüksektir. Yatılı grubun
zorbalığa uğradığını çoğunlukla bir arkadaşına
Yatılı ve Gündüzlü İlköğretim Okulu
Öğrencilerinin Zorbalığa İlişkin Görüşleri
15
anlatmayı tercih etmesinin nedeni
büyük olasılıkla ders ve ders dışı saatlerde
sürekli beraber olmalarıdır. Her
iki grupta da ikinci sırayı “Anne-babama
anlattım” seçeneği almaktadır.
Üçüncü sırayı “Hiç kimseye anlatmadım” diyen
öğrenciler almakta, bunlar içinde
de gündüzlü grup yatılılardan anlamlı
biçimde yüksek görünmektedir.
“Okuldaki bir yetişkine” zorbalığa uğradığını
anlattığını söyleyenler dördüncü
sıradadır ve oranları oldukça düşüktür (%
14,8-% 9,8). Yatılı grubun oranı
ise gündüzlülerden anlamlı ölçüde düşüktür.
Bu bulgular özellikle yatılı grup
için düşündürücüdür. Yatılı öğrenciler anne-
babalarını sık görmemelerine karşın
zorbalığa uğradıklarını okuldaki bir
yetişkinden çok daha yüksek
oranlarda ailesine söylemeyi tercih etmiştir. Oysa bu
çocuklar en iyi olasılıkla sadece
hafta sonları ailelerini görebilmektedirler. Bu
nedenle öğretmenleriyle
kuracakları iletişim onlar için ayrı bir önem
taşımaktadır. Ancak bu ilişkinin
yeterince sağlıklı kurulamadığı açıktır.
Bu sonuçlar, ilköğretim
okullarında yaşanan zorbalık olayları hakkında
öğretmenlerin farkındalık ve
sorun çözme düzeylerindeki yetersizlik olarak
yorumlanabilir. Zorbalık uzun
dönemde şiddet ve suça yönelik
davranışlarla
karşımıza çıkacak bir süreçtir.
Zorbalıkla baş etmenin en ekonomik yolu henüz
ortaya çıkmadan önlenmesidir. Bu
konuda çocukların denetimi en önemli
önceliktedir. Okulda, özellikle
de oyun alanlarında ve koridorlardaki denetim
yetersizliği de bireysel olarak
zorbalık problemi olan çocukları
desteklemektedir. Aynı şekilde öğretmenlerin zorbalığa yönelik
olarak
başvurdukları uygun olmayan
müdahaleler de ayrı bir önem taşımaktadır. Bu
anlamda okulları zorbalıktan
arındırmanın en etkili yolu öğretmenlerin
eğitimidir. Ülkemizde okuldaki,
ailedeki ve sokaktaki şiddetin
olumsuzluklarının tartışıldığı
günümüzde zorbalıkla ilgili yeterince çalışma
yoktur. Bu çalışmaların artması
kuşkusuz daha net bir tablo ortaya çıkaracak ve
konunun önemine dikkat
çekecektir.
16 Ege
Eğitim Dergisi 2007 (8) 1:1-18
KAYNAKÇA
Bernstesin, J.Y. & Watson,
M.W. (1997). Children who are targets of bullying,Journal of
Interpersonal Violence, 12(4):
483-498.
Bidwell, N.M. (1997). The Nature
and Prevalence of Bullying in ElementarySchools SSTA
Research Centre Report.
Carney, J.V. (2000). Bullied to
death: Perceptions of peer abuse and suicidal behavior
during adolescence. School
Psychology International, 21, 44-54.
Carney, A.G. & Merrell, K. W.
(2001). Bullying in schools: Perspectives on understanding
and preventing an international problem. School
Psychology International, 22:364-382.
Colvin, G. Tobin, T.
Beard, K. Hagan, S. & Sprague, J. (1998). The school bully:
Assessing the problem, developing interventions and future research
directions, Journal of
Behavioral Education, 8(3), 293-319.
O'Connor, K. (1988)
Play Therapy. Perspectives. Fresno, CA: Cedar Vista Hospital.
Dawkins, J and Hill , P (1995).
Bullying: another form of abuse? In David TJ (ed.) Recent
Advances in Pediatrics 13. Edinburgh, 103-122.
Demaray MK, Malecki CK (2003)
Importance ratings of socially supportive behaviors by
children and adolescents.School
Psychology Review 32(1): 108-132.
Eliot, M. & Kilpatrick, J.
(1999). “KIDSCAPE” Survey of Young offenders, 1994 in How
to stop bullying: A KIDSCAPE
Training Guide. Erişim:
http://www.kidscape.org.uk/assets/downloads/kslongtermeffects.pdf
Garrity, C., Jens, K., Porter,
W., Sager, N., & Short-Camilli, C. (1996). Bully-proofing your
school: a comprehensive approach. National
School Safety Center News Journal, 20-23.
Garrity, C., Jens, K., Porter,
W., Sager, N., & Short-Camilli, C.
(2000). Bully-proofing
your school:
A Comprehensive Approach for Elementary School. Chapter
Three: Colorado School
Climate Survey, Elementary School
Student Report
Glover, D., Gough, G., Johnson,
M. & Cartwright, N. (2000). Bullying in 25 secondary
schools:
Incidence, impact and intervention. Educational Research, 42(2),
141-156.
Griffin, R.S. & Gross, A.M.
(2004). Childhood bullying: Current findings and
futuredirections for research.
Aggression and Violent Behavior, 9: 379-400.
Hazler, R.J. (1996) Bystanders:
an overlooked factor in Peer on Peer abuse. The Journal for
the Professional Counsellor, 11(2), 11-23.
Hoover, J. H., & Oliver, R.
O. (1996). The bullying prevention
handbook: A guide for
principals,teachers, and counselors.
Bloomington, IN: National Educational
Service.
Jaffe P.G., Wolfe, D.A., &
Wilson, S.K. (1990). Children of battered women. Newbury Park,
CA:Sage.
Juvonen, J., Graham, S. &
Schuster, M.A. (2003). Bullying Among Young Adolescents:
The Strong, the Weak and the Troubled,
Pediatrics, 112(6), 1231-1237.
Kepenekçi, Y. & Çınkır, Ş. (2006). Bullying among Turkish high school
students. Child
Abuse & Neglect. 30(2), 193-204.
Türkçe Ders Notları ve Ödevleri tüm içeriği by http://turkcedersnotlarim.blogspot.com/ is licensed under a Creative Commons Attribution-Gayriticari-ShareAlike 3.0 Unported License.
Bu lisansın kapsamı dışındaki izinler http://turkcedersnotlarim.blogspot.com/p/hakknda.html adresinde mevcut olabilir.
Türkçe Ders Notları ve Ödevleri tüm içeriği by http://turkcedersnotlarim.blogspot.com/ is licensed under a Creative Commons Attribution-Gayriticari-ShareAlike 3.0 Unported License.
Bu lisansın kapsamı dışındaki izinler http://turkcedersnotlarim.blogspot.com/p/hakknda.html adresinde mevcut olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder